Gölevez Kaç Ayda Yetişir? Bir Bitkiden Topluma Uzanan İktidar Hikâyesi
Siyaset bilimi çoğu zaman devlet, kurumlar, iktidar ve vatandaşlık kavramları etrafında döner. Ancak bazen bir bitki bile bize bu ilişkilerin nasıl işlediğini gösterir. Gölevez —toprakla, sabırla ve zamanla büyüyen bir kök bitkisi— sadece tarımsal bir ürün değil, aynı zamanda toplumsal bir metafordur. Peki, gölevez kaç ayda yetişir? Bu sorunun yanıtı yalnızca biyolojik değil, siyasal bir sürecin de ipuçlarını taşır.
İktidarın Toprağı: Gölevez ve Güç İlişkileri
Bir gölevezin olgunlaşması genellikle 8 ila 12 ay sürer. Bu süre, sabırla, düzenli sulamayla ve toprağın direnciyle ilgilidir. Tıpkı bir toplumda iktidarın oluşumu gibi. Toprağın sahipliği, kaynakların dağılımı, kimin üretim araçlarına erişimi olduğu —bunlar bir gölevez tarlasının değil, bir devletin kaderini belirleyen sorulardır.
İktidar toprağı kim eker? Kim biçer? Kim karar verir? Bu soruların cevabı gölevezin büyüme süreciyle paralellik gösterir. Tarlanın sahibi devletse, köylü vatandaş; gücün merkezi iktidarsa, halk onun çevresinde şekillenir. Gölevezin kökleri nasıl toprağa uzanıyorsa, iktidar da toplumsal zemine kök salar.
Kurumlar ve İdeoloji: Tarımın Görünmeyen Anayasası
Her bitkinin bir ekolojiye ihtiyacı vardır. Aynı şekilde, her toplumun da kurumsal bir düzeni vardır. Tarım bakanlığından yerel kooperatiflere kadar uzanan bu ağ, gölevezin yetişme sürecinde “kurumsal bir denetim” gibidir. Ancak kurumlar yalnızca düzen sağlamakla kalmaz; aynı zamanda ideolojik bir çerçeve çizer. Hangi bitki teşvik edilir, hangisi edilmez? Hangi üretici desteklenir, hangisi dışlanır?
Bu bağlamda, gölevezin 12 aylık yolculuğu, bir tür toplumsal üretim ideolojisinin aynası haline gelir. Kapitalist toplum, hızlı üretim ve kısa vadeli kazanç peşindedir; oysa gölevez sabır ister, direnç ister. Peki, bu yavaş büyüyen bitki bize neoliberal düzenin sabırsızlığını mı anlatır, yoksa direnişin kendisini mi?
Vatandaşlık ve Katılım: Toprağın Demokratikleşmesi
Gölevez tarlasındaki her bitki aynı güneşi paylaşır ama aynı gölgeyi bulamaz. Bu da bize vatandaşlık kavramını hatırlatır. Demokratik toplumlarda, üretim araçlarına erişim, söz hakkı ve ortak katılım esastır. Kadınların bu süreçteki rolü ise genellikle göz ardı edilir. Oysa kadınlar, hem üretim zincirinde hem de toplumsal dayanışma ağlarında “demokratik etkileşimin” taşıyıcılarıdır.
Erkeklerin güç odaklı, stratejik bakış açıları; tıpkı iktidarın üretim araçlarını koruma içgüdüsü gibidir. Kadınların ise dayanışma, paylaşım ve etkileşim odaklı yaklaşımı, gölevezin toprağı gibi birleştirici bir nitelik taşır. Belki de asıl siyaset, toprağı eşitçe paylaşabilme cesaretindedir.
Bir Bitkinin Öğrettiği Yurttaşlık
Gölevezin yetişmesi için gereken 10 ay, bir yurttaşın siyasal bilinç kazanmasıyla karşılaştırılabilir. Zaman, deneyim ve dayanıklılık gerektirir. Her kök, toprak altında büyür; görünmez ama etkilidir. Tıpkı yurttaşın sessiz ama kararlı varlığı gibi.
Ancak şu soruyu sormadan geçemeyiz: Bir toplumun gölevez gibi sabırla büyümesi mi daha değerlidir, yoksa hızlı ama yüzeysel sonuçlar mı? İktidar, toprağın doğal döngüsünü kabul eder mi, yoksa onu tıpkı ekonomide olduğu gibi hızlandırmaya mı çalışır? Demokrasi, doğanın ritmine kulak verir mi?
Gölevezin Siyaseti: Doğadan İktidara, İktidardan Vatandaşa
Gölevez sadece bir bitki değil; bir politik metafordur. Toprağın sabrı, üreticinin direnci ve iktidarın yönlendirmesi, hepsi bu bitkinin bünyesinde saklıdır. 8-12 aylık bu büyüme döngüsü, bir toplumun kendi siyasal olgunluğunu kazanma sürecine benzer. Hızlı sonuç bekleyen toplumlar, kök salamaz. Kökü zayıf toplumlar da iktidarın rüzgârında savrulur.
Öyleyse soralım: Bir gölevez gibi büyüyebilen bir toplum hayal etmek hâlâ mümkün mü? Güç ilişkilerinin toprağını eşitçe paylaşabileceğimiz bir gelecek var mı? Yoksa hepimiz, hızla büyüyen ama köksüz bitkiler olmaya mı mahkûmuz?
Gölevez bize şunu hatırlatır: Gerçek büyüme zaman alır. Tıpkı özgürlük, eşitlik ve adalet gibi.